Duyurular – Fatih SARIKAYA http://fatihsarikaya.com Serbest Muhasebeci Mali Müşavir Sun, 16 Jul 2017 01:08:55 +0000 tr-TR hourly 1 https://wordpress.org/?v=4.8.24 http://fatihsarikaya.com/wp-content/uploads/2017/05/cropped-logo-32x32.png Duyurular – Fatih SARIKAYA http://fatihsarikaya.com 32 32 Tek Düzen Hesap Planına Uyulmadığı Gerekçesiyle Kesilen ÖUCZ Vergi Mahkemesi Tarafından Onaylanmakta http://fatihsarikaya.com/tek-duzen-hesap-planina-uyulmadigi-gerekcesiyle-kesilen-oucz-vergi-mahkemesi-tarafindan-onaylanmakta/ http://fatihsarikaya.com/tek-duzen-hesap-planina-uyulmadigi-gerekcesiyle-kesilen-oucz-vergi-mahkemesi-tarafindan-onaylanmakta/#respond Sat, 20 May 2017 18:51:42 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=189 Vergi Usul Kanununun “Özel Usulsüzlükler ve Cezaları” başlıklı 353/6. Maddesinde, bu kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara 5.000,00 TL (460 Sıra No.lu V.U.K. Genel Tebliği 1.1.2016’dan itibaren Özel Usulsüzlük Cezası kesileceği hükme bağlanmıştır.

Yapılan vergi incelemeleri sonucunda da, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslar ile muhasebeye yönelik bilgisayar programlarının üretilmesine ve kullanılmasına ilişkin kural ve standartlara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilmektedir.

213 sayılı VUK madde 353/6 madde hükmüne göre, bu kanuna göre belirlenen muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uymayanlara özel usulsüzlük cezası kesilebilmektedir. Son zamanlarda vergi müfettişleri tarafından bu konuda düzenlene raporlara göre cezaların kesilmesi önerilmektedir.

Vergi Mahkemeleri tarafından son yılarda verilen kararlara göre bu gibi konularda idari cezalar için de geçerli olan “cezayı gerektiren fiilin tüm unsurları tamam olmadan failin cezalandırılamayacağı” genel ilkesine göre hareket ederek karar vermektedir. Yargı kararlarına göre, bu madde uyarınca özel usulsüzlük cezası kesilebilmesi için öncelikle,

-Muhasebe standartlarına, tek düzen hesap planına ve mali tablolara ilişkin usul ve esaslara uyulmadığı hakkında hukuken geçerli bir tespitin bulunması,

– Beyanname eki tabloların hangi yönlerden standartlara uygun olmadığının açık bir biçimde ortaya konulması gerekmektedir.

Konuyla ilgili emsal bazı Danıştay kararları aşağıda olduğu gibidir:

  1. Danıştay 4. Dairesinin 17.02.1998 tarih ve E: 1997/1182, K: 1998/565 sayılı kararı,
  2. Ankara Bölge İdare Mahkemesi (2. Kurul) ‘nin 09.06.2014 tarihli ve E.2014/5685, K.2014/5303 sayılı Kararı
  3. Ankara Bölge İdare Mahkemesi (2. Kurul)’nin 29.04.2015 tarihli ve E. 2015/1298, K.2015/2531 sayılı kararı, Ankara 5. Vergi Mahkemesi’nin 24.10.2014 tarihli ve E.2014/1525, K.2014/1598 sayılı kararı

Sonuç olarak, vergi incelemesi sonucunda düzenlenen rapora göre tek düzen hesap planına ve muhasebe ilkelerine uyulmadığı hakkında somut bir tespit yapılan vergi mükelleflerine kesilen özel usulsüzlük cezaları vergi mahkemeleri, bölge idare mahkemeleri ve Danıştay tarafından tasdik edilmektedir. Öte yandan 213 sayılı VUK madde 353/1 hükmüne göre kesilen özel usulsüzlük cezalarında ise açılan davalar mükellefler lehine sonuçlanmaktadır.

Hürses

]]>
http://fatihsarikaya.com/tek-duzen-hesap-planina-uyulmadigi-gerekcesiyle-kesilen-oucz-vergi-mahkemesi-tarafindan-onaylanmakta/feed/ 0
Katma Değer Vergisi’nde Vergiyi Doğuran Olay http://fatihsarikaya.com/katma-deger-vergisinde-vergiyi-doguran-olay/ http://fatihsarikaya.com/katma-deger-vergisinde-vergiyi-doguran-olay/#respond Sat, 20 May 2017 18:51:41 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=188 Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 10’uncu maddesinde hükme bağlandığı üzere vergiyi doğuran olayın hukuki koşulları belirlenmiştir. Şöyle ki;

Mal teslimi ve hizmet ifası hallerinde vergiyi doğuran olay, mal teslimi veya hizmet ifasının yapıldığı anda meydana gelmektedir.

Vergi alacağının zamanında kavranması ve güvence altına alınması amacıyla malın tesliminden veya hizmetin yapılmasından önce fatura veya benzeri belgeler verilmesi halinde ise bu belgelerde gösterilen miktarla sınırlı olmak üzere vergiyi doğuran olay fatura veya benzeri belgelerin düzenlenmesi anında meydana gelmektedir.

Kısım kısım mal teslimi veya hizmet yapılması mutad olan veya bu hususlarda mutabık kalınan hallerde her bir kısmın teslimi veya bir kısım hizmetin yapılması anında vergiyi doğuran olay meydana gelmiş sayılmaktadır.

Komisyoncular aracılığı ile veya konsiyasyon suretiyle yapılan satışlarda vergiyi doğuran olay, malların satıcı tarafından komisyoncuya veya konsiyasyon suretiyle mal satanlara verildiği anda değil, malların komisyoncu veya konsiyatör tarafından alıcıya teslim edildiği tarihte meydana gelir.

Su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri enerji dağıtımı veya kullanımlarında bunların ilgili müesseselerce bedellerinin tahakkuk ettirilmesi ile vergiyi doğuran olay meydana gelir.

Katma Değer Vergisi Kanunu’nun 2/3’üncü maddesi uyarınca su, elektrik, gaz, ısıtma, soğutma ve benzeri dağıtımlar mal teslimi sayılmaktadır. Ancak bu tür malların teslimi önceden gerçekleştirildiği halde bu aşamada vergilendirilmesi mümkün olmadığından vergilendirme bunların bedellerinin hesaplandığı anda yapılmaktadır. Bu tür mükelleflerin mal bedellerini tahsil edip etmemeleri vergiyi doğuran olay açısından önem arz etmemektedir. Bilahare tahakkuk tutarlarında ortaya çıkan değişiklikler Katma Değer Vergisi Kanunu’nun “Matrah ve İndirim Miktarlarının Değişmesi’’ başlıklı maddesine göre düzeltilir.

İthalatta vergiyi doğuran olay gümrük vergisi ödeme mükellefiyetinin başladığı, gümrük vergisine tabi olmayan işlemlerde ise gümrük beyannamesinin tescil edildiği anda meydana gelmektedir.

Birden fazla vergilendirme dönemine yayılarak verilen hizmetlerde, hizmet bedelinin tamamının veya bir kısmının hizmet ifa edilmeden önce tahsil edilmesi halinde fatura ve belge düzenlenmemiş olması koşuluyla Katma Değer Vergisi doğmamaktadır. Ancak buna karşılık bir vergilendirme döneminden fazla devam eden hizmetlerde takvim yılının aylık dönemlerinden oluşan vergilendirme dönemleri itibarıyla Katma Değer Vergisi’nin hesaplanması ve verilecek hizmetlere ilişkin faturanın aylık ödeme tutarı belirtilerek düzenlenmesi gerekmektedir. Ancak belli bir vergilendirme döneminde beyan edilmesi gereken Katma Değer Vergisi matrahının toplam hizmet bedelinin, hizmetin ifa edileceği aylık sürelere bölünmesi suretiyle tespiti mümkündür.

Toplam bedel hizmet tamamlandığında alınsa dahi hizmetin gerçekleştiği vergilendirme dönemlerine isabet eden tutarın ilgili olduğu dönemde beyan edilmesi zorunludur. Bu durumda mevcut düzenlemeler çerçevesinde hizmet bedelinin tamamının hizmet ifasının sonunda beyan edilmesi mümkün değildir.

Bir vergilendirme döneminden fazla devam eden hizmetlerin taksitlere bağlanması halinde, kredi kartı ile yapılan ödemelerde, POS makinesi tarafından başlangıçta düzenlenen ve hizmet bedelinin tamamını kapsayan ödeme planını gösteren belge, ayrıca fatura veya benzeri belge düzenlenmemiş olması koşuluyla Katma Değer Vergisi hesaplanmasını gerektirmemektedir. Vergiyi doğuran olay, aylık taksit miktarının şirketin banka hesabına geçtiği tarihte değil, bir vergilendirme döneminde fazla devam eden hizmetler için takvim yılının aylık vergilendirme dönemleri itibariyle gerçekleşmiş sayılır.

Diğer yandan hakedişli işlemlerde,  verilen hizmet nedeniyle elde edilen hakediş bedeli için hakedişin tahakkuk ettiğini belgeleyen kabul tutanağının düzenlendiği ve/veya hakediş raporunun onaylandığı tarihte vergiyi doğuran olay gerçekleşmektedir.

İTO Haber

]]>
http://fatihsarikaya.com/katma-deger-vergisinde-vergiyi-doguran-olay/feed/ 0
Bağımsız Denetim için Ödeyeceğiniz Hizmet Bedelinin İadesi http://fatihsarikaya.com/bagimsiz-denetim-icin-odeyeceginiz-hizmet-bedelinin-iadesi/ http://fatihsarikaya.com/bagimsiz-denetim-icin-odeyeceginiz-hizmet-bedelinin-iadesi/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:43 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=168 8.13.1. Destek Unsurları

  1. İşletmelerin; Kamu Gözetimi, Muhasebe ve Denetim Standartları Kurumu (KGK) tarafından yetkilendirilmiş bağımsız denetim kuruluşları ve bağımsız denetim yapan Yeminli Mali Müşavirlerden aldıkları bağımsız denetim hizmetlerine destek verilir.
  2. Her bir denetim hizmeti için destek üst limiti 7.500 (yedibinbeşyüz) TL’yi geçemez.
  3. Uygulama Birimi tarafından gerekli sorgulamalar KGK’nın web sayfasından yapılır.
  4. Program süresince desteğin üst limiti 15.000 (onbeşbin) TL’dir.
]]>
http://fatihsarikaya.com/bagimsiz-denetim-icin-odeyeceginiz-hizmet-bedelinin-iadesi/feed/ 0
İdari Para Cezalarında “e-Tebligat” Dönemi Başlıyor http://fatihsarikaya.com/idari-para-cezalarinda-e-tebligat-donemi-basliyor/ http://fatihsarikaya.com/idari-para-cezalarinda-e-tebligat-donemi-basliyor/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:42 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=166 Maliye Bakanı Naci Ağbal, önümüzdeki günlerde TBMM Genel Kurulunda görüşülmesi planlanan teklifin yasalaşması halinde trafik ve karayollarındaki Hızlı Geçiş Sistemi (HGS) cezaları gibi birçok idari para cezasını vatandaşlara artık elektronik ortamda göndereceklerini bildirdi.

Ağbal, “Böylece hem vatandaşlarımız hızlı ve güvenli bir şekilde tebligatlarını alabilecek, mağduriyetler ortadan kalkacak hem de kamu idareleri posta masraflarından kurtulacak, 100 milyonlarca lira tasarruf edilecek.” dedi.

Ağbal, konuya ilişkin AA muhabirinin sorularını yanıtladı.

Gelir İdaresi Başkanlığının, Elektronik Tebligat Sistemini (e-Tebligat) geçen yılın Haziran ayından bu yana kullandığını hatırlatan Ağbal, söz konusu tarihten bu yana vergi daireleri tarafından üretilen bazı belgelerin mükelleflere bu sistem üzerinden ulaştırıldığını, mükelleflerin de bu durumdan memnun olduklarını ifade etti.

Ağbal, bugün itibarıyla sistemi kullanan 2 milyon 600 bin kişi olduğunu belirterek, bunların 2 milyon 200 bininin zorunlu, 400 bininin de gönüllü olarak sisteme kaydolduğunu bildirdi.

Sistemdeki kullanıcı sayısının her geçen gün arttığına işaret eden Ağbal, “e-Tebligat” sisteminin 1 yıldır başarıyla uygulandığını vurguladı.

Ağbal, vatandaşların sistem sayesinde tebligatlarını güvenli ve hızlı bir şekilde aldıklarının altını çizerek, şunları kaydetti:

“Eskiden şöyle şeyler çok yaşanırdı, ‘Tebligat bana ulaşmadı’, ‘Kapıma bırakıp gitmişler’, ‘Evde birine vermişler ama kaybolmuş’ diyen vatandaşlarımızın sayısı çoktu. Şimdi ise e-Tebligat’la mükelleflerimiz sisteme giriyor, e-posta ve cep telefonu numaralarını kaydediyorlar. Biz de kendilerine tebligatları bu iki kanalı da kullanarak yapıyoruz. Bu sayede biraz önce ifade ettiğim şikayetler ortadan kalkmış oluyor.”

– Mağduriyetler ortadan kalkacak

Sistemi kullanım alanı itibarıyla yaygınlaştırmak istediklerinin altını çizen Ağbal, diğer kamu kurumlarından da sisteme ilgi olduğunu ifade etti.

Ağbal, bunun üzerine, geçen günlerde TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edilen yasa teklifine bu konunun da eklendiğini dile getirerek, “Önümüzdeki günlerde Genel Kurula gelecek teklifin yasalaşması halinde başta Gümrük ve Ticaret Bakanlığımız olmak üzere ilk etapta Emniyet Genel Müdürlüğü ve diğer bazı kamu kurumları, idari para cezalarını vatandaşlarımıza e-Tebligat sistemi üzerinden ulaştıracak.” diye konuştu.

Teklifin yasalaşması ve yapılacak protokollerin ardından trafik ve HGS cezaları gibi birçok idari para cezasını vatandaşlara artık elektronik ortamda göndereceklerini aktaran Ağbal, “Böylece hem vatandaşlarımız hızlı ve güvenli bir şekilde tebligatlarını alabilecek, mağduriyetler ortadan kalkacak hem de kamu idareleri posta masraflarından kurtulacak, 100 milyonlarca lira tasarruf edilecek. Vatandaşlarımızın bu sayede idari para cezalarını erken ödemeleri halinde yararlandıkları yüzde 25 oranındaki indirim haklarını kaybetme olasılığı da azalacak.” değerlendirmesinde bulundu.

– Önce, vatandaşın onayı alınacak

Bakan Ağbal, diğer kamu kurumlarının da sistemi ilk etapta kayıtlı 2 milyon 600 bin kişi için kullanabileceğini belirterek, sözlerini şöyle tamamladı:

“İnşallah yasanın yürürlüğe girmesiyle Gümrük ve Ticaret Bakanlığımızla, Emniyet Genel Müdürlüğümüzle protokoller yapacağız ve artık onlar da bu sistemi kullanmaya başlayacak. İlk başta sistemde kayıtlı olan vatandaşlarımıza bir bilgilendirme yapacağız ve ‘İdari para cezalarını da bu sistem üzerinden almak istiyor musunuz?’ diye soracağız. Burada vatandaşımızın onayı önemli. Bahsettiğim kurumlar, söz konusu tebligatlarını rızalarını beyan eden vatandaşlarımıza yapabilecek. Sistem gönüllü katılıma açık. Dileyen vatandaşlarımız, vergi dairelerimize giderek, sisteme kaydolabilecek.”

MUHASEBE TÜRK (AA)

]]>
http://fatihsarikaya.com/idari-para-cezalarinda-e-tebligat-donemi-basliyor/feed/ 0
Kiracılar Kiralanan Arsa Üzerine Bina İnşa Ettirmesi http://fatihsarikaya.com/kiracilar-kiralanan-arsa-uzerine-bina-insa-ettirmesi/ http://fatihsarikaya.com/kiracilar-kiralanan-arsa-uzerine-bina-insa-ettirmesi/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:41 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=165 Bilindiği gibi 213 sayılı VUK’nun 272. Md. hükmüne göre; normal bakım, tamir ve temizleme giderleri dışında, gayrimenkulü veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarını genişletmek veya iktisadi kıymetini devamlı olarak artırmak maksadıyla yapılan giderler, gayrimenkulün veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının maliyet bedeline eklenir.

Diğer taraftan gayrimenkuller kira ile tutulmuş ise veya elektrik üretim ve dağıtım varlıklarının işletme hakkı verilmiş ise, kiracı veya işletme hakkına sahip tüzel kişi tarafından yapılan bir ve ikinci fıkralardaki giderler bunların özel maliyet bedeli olarak ayrıca değerlenir. Kiracının veya işletme hakkına sahip tüzel kişinin faaliyetini icra için vücuda getirdiği tesisata ait giderler de bu hükümdedir.

Öte yandan kira süresinin belli olması durumunda kiracı tarafından yapılan giderler özel maliyet bedelleri 213 sayılı VUK’un 327. Maddesi uyarınca kira süresi ile orantılı eşit yüzdelerle itfa edilecektir. GVK’nun 72. Maddesi uyarınca da kiracı tarafından gayrimenkulü genişletecek veya iktisadi değerini devamlı surette artıracak şekilde gayrimenkule ilave edilen kıymetler, kira müddetinin hitamında bedelsiz olarak devrolunduğu takdirde, mal sahibince, devir tarihinde kira olarak tahsil olunmuş sayılır.

Örneğin; Danıştay 3. Dairesinde e:19998/150 – K:2000/1961 sayılı kararında kiralanan boş arsaların üzerine yapılacak olan binalara ilişkin harcama bedellerinin özel maliyet olarak değerlendirilmesi gerektiği belirtilmektedir. Danıştayın söz konusu kararı son derece isabetlidir.

Bize göre de, kiralanan boş arsa üzerine yapılan binalar VUK’un 272. Maddesinde belirtilen gayrimenkulün değerini artırıcı harcamalardır. Dolayısıyla bina harcamalarının kiracı tarafından peşin ödenen kira olarak değil, özel maliyet olarak hesaplara intikal ettirilmesi daha en doğru bir yaklaşımdır[1]

Bu çerçevede, kiracı tarafından bina için yapılan harcamalar üzerinden gelir vergisi kesintisinin (stopaj) yapılması da söz konusu olmaması gerekir. Ancak arsa için emsallere uygun olarak belirlenen kira bedeli üzerinden vergi kesintisi yapılacağı tabiidir. Buna karşın söz konusu binanın kira süresi sonunda kiracı tarafından kiralayana bedelsiz devredilmesi halinde bina bedelinin GVK’nun 72. Maddesi uyarınca mülk sahibi tarafından gayrimenkul sermaye iradı olarak beyan edilmesi gerekmektedir.

KDV ise, yine kira süresinin sonunda hesaplanacaktır. Boş arsa kiralanması ve bu arsa üzerine bina yapılması işleminde kiralayan, bina bedelini gayrimenkul sermaye iradı olarak beyan etmekte, bina harcama tutarı üzerinden KDV ödenmekte, bina için yapılan harcamalar ise, amortisman yolu ile itfa edilmektedir. Sonuç itibariyle ortada herhangi bir vergi kaybı yoktur[2] Vergi idaresince taraflardan alınması gereken vergiler alınmakta, ancak zamanlama farkı ortaya çıkmaktadır.


 

[1] ÜREL, Gürol, Güncel Vergi Usul Kanunu Uygulaması, 2. Baskı, Mart 2007 Ankara, S. 468-474

[2] COŞKUN, Leon Aslan, “Kiracının Kiraladığı Arsaya Bina İnşa Etmesi”, Fortune Dergisi Kasım 2010, S. 32

Hürses

]]>
http://fatihsarikaya.com/kiracilar-kiralanan-arsa-uzerine-bina-insa-ettirmesi/feed/ 0
Elektronik Para ve Ödeme Kuruluşlarının Vergilendirilmesi http://fatihsarikaya.com/2-1-1-elektronik-para-ve-odeme-kuruluslarinin-vergilendirilmesi/ http://fatihsarikaya.com/2-1-1-elektronik-para-ve-odeme-kuruluslarinin-vergilendirilmesi/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:40 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=163 Teknolojinin hızla gelişmesi ile birlikte, her alanda olduğu gibi, para transferleri ve ödeme işlemleri bakımından klasik yöntemlerin yerini hızlı ve kolay alternatifler almaya başladı. Ödeme kuruluşlarının hayatımıza girmesiyle, önceden sadece nakit ya da bankalar aracılığı ile yapılan ödemelerin yerini, fatura ödemeleri dahil elektronik ortamda yapılan para transferleri ve ödeme işlemleri aldı.

Ödeme kuruluşları, ödemelerin yapılmasına yarayan hesapların işletilmesi, bu hesaplarda bulunan tutarların aktarılması, elektronik ortamda ödeme işlemlerinin gerçekleştirilmesinin sağlanması ve fatura ödemelerine aracılık edilmesi gibi hizmetleri yerine getiren kuruluşlar. Elektronik para ise belirli bir fon karşılığında piyasaya ihraç edilen, ödeme işlemlerini gerçekleştirmek için kullanılan ve piyasaya süren kuruluşlar dışındaki kişiler tarafından da ödeme aracı olarak kabul edilen parasal değeri ifade ediyor. İşte bu parasal değeri ihraç eden kuruluşlar ise elektronik para kuruluşları.

Türkiye’de uzun süre herhangi bir mevzuata tabi olmadan faaliyet gösteren elektronik para ve ödeme kuruluşlarına ilişkin ilk yasal düzenlemeler 2013 yılında Ödeme ve Menkul Kıymet Mutabakat Sistemleri, Ödeme Hizmetleri ve Elektronik Para Kuruluşları Hakkında Kanun ile getirildi. 2013 yılından bu yana, ödeme sistemleri ve elektronik para hizmetleri sunan şirketler, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurulu’ndan (BDDK) lisans alarak faaliyet gösteriyorlar. BDDK’nın internet sitesindeki kayıtlara göre şu ana kadar sektörde 32 kuruluş BDDK’dan lisans aldı. Önümüzdeki dönemde ise bu sayının artması bekleniyor.

Kanunun 2013 yılında yürürlüğe girmesiyle ödeme hizmetleri faaliyetlerinin yasal bir zeminde düzenlenmesine ilişkin önemli bir adım atılmış oldu. Ancak kullanım alanı yaygınlaştıkça söz konusu kuruluşların işleyişine ilişkin pek çok alanda ikincil mevzuat ile düzenleme yapılması gerekliliği ortaya çıkıyor. Bu alanlardan biri de ilgili kuruluşların vergilendirilmesi. Bu konuda 11 Mart 2017 tarihinde 91 Seri Numaralı Gider Vergileri Genel Tebliği yayımlandı ve elektronik para ve ödeme kuruluşlarınca sağlanan ödeme hizmetlerinin vergilendirilmesine ilişkin usul ve esaslar belirlenerek bu hizmetleri sunan kuruluşların ne şekilde vergilendirileceği konusu netleştirildi.

Tebliğde elektronik para ve ödeme kuruluşlarının gerçekleştirdiği ödeme hizmetleri banka muamele ve hizmetlerinden sayıldı ve söz konusu kuruluşların “banker” sıfatıyla Banka Sigorta Muamele Vergisi (BSMV) mükellefi olduğu düzenlendi. Uygulamada bu kuruluşların KDV mükellefi olup olmadığı hususunda tartışmalar vardı. Tebliğin bu düzenlemesi ile bu tartışmalar sonlandırılmış oldu. Bu kapsamda elektronik para ve ödeme kuruluşları tarafından ödeme hizmeti kullanıcılarına verilen hizmet nedeniyle tahsil edilen komisyon ve ücret gibi tutarların tamamı BSMV matrahını oluşturuyor. Tebliğ uyarınca ayrıca ödeme hizmetlerine ilişkin faaliyetleri dolayısıyla açılmış olan KDV mükellefiyet kayıtlarının Nisan 2017’ye kadar kapatılmış olması gerekiyor. Ayrıca elektronik para ve ödeme kuruluşlarının şubeleri tarafından yapılan işlemler dolayısıyla verilmesi gereken vergi beyannameleri de artık şubelerin genel merkezlerince bağlı bulundukları vergi dairesine verilecek.

Tebliğ ile birlikte elektronik para ve ödeme kuruluşlarının sağladıkları ödeme hizmetleri bakımından nasıl vergilendirilecekleri hususu netlik kazandı. Bu sayede Tebliğin yürürlüğe girmesinden önce %18 oranında bir KDV yükümlülüğü olan elektronik para ve ödeme kuruluşlarının verdikleri ödeme hizmetleri sebebiyle tahsil ettikleri tutarlar üzerinden artık sadece %5 oranında BSMV alınacak. Yani elektronik para ve ödeme kuruluşlarının vergi yükümlülüklerinde bir azalma söz konusu. Bu sayede elektronik para ve ödeme kuruluşları aracılığıyla gerçekleştirilen işlemlerin maliyetinde de bir azalma söz konusu olacağını söylemek mümkün.

Dünya

]]>
http://fatihsarikaya.com/2-1-1-elektronik-para-ve-odeme-kuruluslarinin-vergilendirilmesi/feed/ 0
Takdir Komisyonu’nun Takdir Süresi http://fatihsarikaya.com/takdir-komisyonunun-takdir-suresi/ http://fatihsarikaya.com/takdir-komisyonunun-takdir-suresi/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:23 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=160 Vergi Usul Kanunu’nun tarh zamanaşımı süresini düzenleyen 114. maddesine göre vergiyi doğuran olayı izleyen yılbaşından itibaren beş yıl içinde tarh ve tebliğ edilmeyen vergiler zamanaşımına uğrar. Bu maddenin ikinci fıkrasında yer alan düzenlemeye göre “Şu kadar ki, vergi dairesince matrah takdiri için takdir komisyonuna başvurulması zamanaşımını durdurur. Duran zamanaşımı mezkûr komisyon kararının vergi dairesine tevdiini takip eden günden itibaren işlemeye devam eder.”

Mükellef haklarını önemli ölçüde zedeleyen, takdir komisyonlarına matrah belirleme konusunda sınırsız bir süre veren süre veren, yetersiz örgütlenme ve iş yoğunluğu nedeniyle komisyonlarda yıllarca beklemenin acısını da mükelleflere gecikme faizi olarak çektiren ve dolayısıyla hukuk devleti anlayışı ile bağdaştırılması mümkün olmayan bu ikinci fıkra düzenlemesi, Diyarbakır Vergi Mahkemesi’nin başvurusu üzerine Anayasa Mahkemesi’nin E. 2006/124 K. 2009/146 sayı ve 15.10.2009 günlü kararı ile iptal edilmiştir.

Yüksek Mahkeme bu iptal kararının yayımından 6 ay sonra yürürlüğe girmesini kararlaştırmış ve bu süre zarfında yasama organınca bir düzenleme yapılmayınca da karar 8
Temmuz 2010 günü yürürlüğe girmiş ve dolayısıyla bu tarih itibariyle söz konusu ikinci fıkra hukuk aleminden kalkmıştır.

Burada doğan boşluğu gidermek üzere 6009 sayılı Kanun’da konuya ilişkin bazı düzenlemelere yer verilmiştir.

6009 sayılı Kanun’la (md.8) VUK’un 114. maddesinin iptal edilen fıkrası yeniden düzenlenmiş ve takdir komisyonunda geçen sürenin zamanaşımını durduracağı yine kabul edilmekle birlikte Yüksek Mahkeme’nin iptal gerekçesi doğrultusunda “duran sürenin bir yılı geçemeyeceği” hükmü getirilmiştir.

Ancak bu düzenlemeler yapılırken Anayasa Mahkemesi’nin takdir komisyonuna sınırsız süre verilmesini eleştiren kararı, karşılanmamıştır. Bu defa, takdir komisyonunun ne kadar süre içerisinde karar vermesi gerektiğini belirten bir düzenleme yer almamıştır. 6009 sayılı Kanun’la getirilen ve takdir komisyonunda geçen sürenin bir yılı aşamayacağı şeklindeki düzenleme sadece zamanaşımı süresinin hesabı ile ilgili ilgilidir.

Bu sürenin belli olmaması, anılan Anayasa Mahkemesi kararında da belirtildiği gibi, Anayasa’nın 2. maddesinde yer alan hukuk devleti ilkesinin belirlilik ve hukuki güvenlik ilkesine aykırıdır ve vergilendirme mükellefler bakımından güvensiz bir sisteme dönüşmektedir.

Tarih zamanaşımı süresinin ilk yılında takdir komisyonuna sevk edilen bir mükellefle ilgili olarak takdir komisyonunun bir ilâ dört yıl içerisinde her zaman karar verebilecek olduğu düşünülürse, burada sürenin keyfi şekilde kullanılmaya elverişliliği daha rahat görülecektir. Makul süre kavramını kat be kat aşan bu sürenin, takdir komisyonlarının iş yükünden ve komisyonların örgütlenmesinin yetersizliği sebeplerinden kaynaklandığı ileri sürülebilirse de böyle bir gerekçe idare hukuku açısından hizmetin kötü örgütlenmesini ve dolayısıyla hizmet kusurunu ifade edecektir. Üstelik buradaki hizmet kusurunun bedelini de mükellef gecikme faizi olarak ödemektedir.

Burada bir yasa boşluğu vardır ve bu boşluk çıkan ihtilaflarda yargıç tarafından doldurulması gereken bir boşluktur. Nitekim takdir komisyonunun bir yılı aşan bir sürede karar verdiği bir olayda bu boşluğu, İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi E.2016/1029 K.2017/448 sayı ve 20.2.2017 günlü Kararı ile ve “takdir komisyonunun kararının zamanaşımı süresini durdurma süresini, takdir komisyonunun matrah takdiri için kullanabileceği azami süre olarak kabul etmek suretiyle” doldurmuştur. Kararın gerekçe kısmı aşağıdaki gibidir.

“Mükelleflerin ticari faaliyetlerini, mal varlıklarını ve ileriye dönük kararlarını doğrudan etkileyecek olan tarhiyatların temelinde yer alan takdir komisyonu kararlarının alınma süresinin de belirli olması gerekmektedir. Anayasa Mahkemesi kararında belirtilen bir yıllık süre, sadece zamanaşımının duracağı süreye ilişkin olmayıp, söz konusu bir yılı aynı zamanda takdir komisyonunun matrah takdiri için kullanabileceği azami süre olarak kabul etmek, mükelleflere hukuki güvence sağlayan belirlilik ilkesinin de bir gereğidir. Aksi halde, sınırsız veya genel zamanaşımıyla sınırlı sürede matrah takdir edilebileceği, ancak bu sürenin sadece bir yıllık kısmının zamanaşımını durduracağının kabul edilmesi, Anayasa Mahkemesi’nin kararında sözü edilen ve eleştirilen İdarenin öngörülemeyen keyfiliğini doğurur ki bu durumda açıkça hukuk devletine aykırılık teşkil eder. Bu nedenle takdir komisyonu kararı bir yıllık azami süre aşılarak alındığından, söz konusu idari işlem şekil yönünden hukuka aykırı olup, bu işleme dayalı olarak yapılan tarhiyatta yasal isabet görülmemiştir.”

İYUK’da 6545 sayılı Kanun’la yapılan değişiklikler öncesine ait bir dosya ile ilgili olması dolayısıyla temyiz yolu kapalı, ancak karar düzeltme yolu açık olan bu kararın karar düzeltme aşamasında değişeceğini pek düşünmüyorum.

İstanbul Bölge İdare Mahkemesi 2. Vergi Dava Dairesi’nin söz konusu kararı, vergi hukukunda yargıcın boşluk doldurma işlevi ve mükellef hakları açısından doktrinde de üzerinde önemle durulması gereken güzide bir karardır.

Dünya

]]>
http://fatihsarikaya.com/takdir-komisyonunun-takdir-suresi/feed/ 0
Yeniden Yapılandırma Kanun Teklifi Kabul Edildi http://fatihsarikaya.com/yeniden-yapilandirma-kanun-teklifi-kabul-edildi/ http://fatihsarikaya.com/yeniden-yapilandirma-kanun-teklifi-kabul-edildi/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:23 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=161 Maliye ile Gümrük ve Ticaret bakanlıkları, Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK), il özel idareleri, belediyeler, büyükşehir belediyeleri su ve kanalizasyon idarelerinin alacaklarını yeniden yapılandıran kanun teklifi, TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda kabul edildi.

]]>
http://fatihsarikaya.com/yeniden-yapilandirma-kanun-teklifi-kabul-edildi/feed/ 0
Şirketlere Ayni Sermaye Konulması ve Vergileme http://fatihsarikaya.com/sirketlere-ayni-sermaye-konulmasi-ve-vergileme/ http://fatihsarikaya.com/sirketlere-ayni-sermaye-konulmasi-ve-vergileme/#respond Sat, 20 May 2017 18:47:22 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=158 Bilindiği gibi, ticaret şirketleri; kollektif, komandit, anonim, limited, kooperatif şirketlerden ibarettir ve tüzel kişiliğe haizdirler. Şirketlerin kuruluş sözleşmesinde öngörülen amaçlarını gerçekleştirmelerinde ortaklarınca konulacak sermayeye ihtiyaçları vardır. Çeşitli ekonomik değerler sermaye olarak konulabilir. Bu gün yazımızda sermaye olarak konulabilecek değerleri kısaca belirttikten sonra ayni sermaye ve değerlerin ayni sermaye olarak konulmasının vergileme durumunu ele alacağız.

Sermaye olarak konulabilecek değerler

Kanunda aksine hüküm olmadıkça ticaret şirketlerine sermaye olarak; para, alacak, kıymetli evrak ve sermaye şirketlerine ait paylar, fikri mülkiyet hakları, taşınırlar ve her çeşit taşınmaz, taşınır ve taşınmazların faydalanma ve kullanma hakları, kişisel emek, ticari itibar, ticari işletmeler, haklı olarak kullanılan devredilebilir elektronik ortamlar, alanlar, adlar ve işaretler gibi değerler, maden ruhsatnameleri ve bunun gibi ekonomik değeri olan diğer haklar, devrolunabilen ve nakden değerlendirilebilen her türlü değer, ayni sermaye olarak konabilir.

Ayni sermaye

– Ayni sermaye konulabilecek malvarlığı unsurları

Üzerlerinde sınırlı ayni bir hak, haciz ve tedbir bulunmayan, nakden değerlendirilebilen ve devrolunabilen, fikrî mülkiyet hakları ile sanal ortamlar da dâhil, malvarlığı unsurları ayni sermaye olarak konulabilir. Anonim ve limited şirketlerde hizmet edimleri, kişisel emek, ticari itibar ve vadesi gelmemiş alacaklar sermaye olamaz.

Değer biçme

Konulan ayni sermaye ile kuruluş sırasında devralınacak işletmelere ve ayınlara, şirket merkezinin bulunduğu yerdeki asliye ticaret mahkemesince atanan bilirkişilerce değer biçilir. Değerleme raporunda, uygulanan değerleme yönteminin somut olayın özellikleri bakımından herkes için en adil ve uygun seçim olduğu; sermaye olarak konulan alacakların gerçekliğinin, geçerliğinin ve TTK 342’nci maddeye uygunluğunun belirlendiği, tahsil edilebilirlikleri ile tam değerleri; ayni olarak konulan her varlık karşılığında tahsis edilmesi gereken pay miktarı ile Türk Lirası karşılığı, tatmin edici gerekçelerle ve hesap verme ilkesinin icaplarına göre açıklanır. Bu rapora kurucular ve menfaat sahipleri itiraz edebilir. Mahkemenin onayladığı bilirkişi kararı kesindir.

Sermaye taahhüdü ve ortağın sorumluluğu

Her ortak, usulüne göre düzenlenmiş ve imza edilmiş şirket sözleşmesiyle koymayı taahhüt ettiği sermayeden dolayı şirkete karşı borçludur.

Şirket sözleşmesinde veya esas sözleşmede bilirkişi tarafından belirlenen değerleriyle yer alan taşınmazlar tapuya şerh verildiği, fikrî mülkiyet hakları ile diğer değerler, varsa özel sicillerine, bu hüküm uyarınca kaydedildikleri ve taşınırlar güvenilir bir kişiye tevdi edildikleri takdirde ayni sermaye kabul olunur. Özel sicile yapılan kayıt iyi niyeti kaldırır.

Sermaye olarak taşınmaz mülkiyeti veya taşınmaz üzerinde var olan veya kurulacak olan ayni bir hakkın konulması borcunu içeren şirket sözleşmesi hükümleri, resmî şekil aranmaksızın geçerlidir.

Paradan başka ekonomik bir değer veya bir taşınırın sermaye olarak konulmasının borçlanılması hâlinde şirket, tüzel kişilik kazandığı andan itibaren bunlar üzerinde malik sıfatıyla doğrudan tasarruf edebilir.

Taşınmaz mülkiyetinin veya diğer ayni bir hakkın sermaye olarak konulması halinde, şirketin bunlar üzerinde tasarruf edebilmesi için tapu siciline tescil gereklidir. Mülkiyet ve diğer ayni hakların tapu siciline tescili istemi ile diğer sicillere yapılacak tescillerle ilgili bildirimler, ticaret sicili müdürü tarafından, ilgili sicile resen ve hemen yapılır. Şirketin tek taraflı istemde bulunabilme hakkı saklıdır.

Şirket, her ortağın sermaye koyma borcunu yerine getirmesini isteyebileceği ve dava edebileceği gibi, yerine getirmede gecikme sebebiyle uğradığı zararın tazminini de isteyebilir. Tazminat istemi için ihtar şarttır. Şahıs şirketlerinde bu davayı ortaklar da açabilir.

Ortaklarca, sermaye olarak konulması taahhüt edilen hakların korunması için, kurucular tarafından ortaklar aleyhine ihtiyati tedbir istenebilir. Tedbir üze­rine açılacak davalar için Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda öngörülen süre ancak şirketin tescil ve ilanı tarihinden itibaren işlemeye başlar.

Kurucular beyanı

Kurucular tarafından, kuruluşa ilişkin bir beyan imzalanır. Beyan, dürüst bir şekilde bilgi verme İlkesine göre, doğru ve eksiksiz olarak hazırlanır. Beyanda, ayni sermaye konuluyor, bir ayın ya da işletme devralınıyorsa, bunlara verilecek karşılığın uygunluğuna; bu tür sermayenin ve devralmanın gerekliliğine, bunların şirkete olan yararlarına ilişkin belgeli, gerekçeli ve kesin ifadeli açıklamalar yer alır. Ayrıca, şirket tarafından iktisap edilen menkul kıymetlerle, bunların iktisap fiyatları, söz konusu menkul kıymetleri çıkaranların son üç yıllık, gereğinde konsolide finansal tablolarının değerlemelerine ve çözümlenmelerine ilişkin bilgiler, şirketin yüklendiği önemli taahhütler, makina ve benzerleri malların ve herhangi bir aktif değerin alımına ilişkin bağlantılar, fiyatlar, komisyonlar ile her türlü borçlar, emsalleriyle karşılaştırılarak, açıklanır. Ayrıca, kuruculara tanınan menfaatler gerekçeleriyle beyanda yer alır.

Dünya

]]>
http://fatihsarikaya.com/sirketlere-ayni-sermaye-konulmasi-ve-vergileme/feed/ 0
Maliye Bakanı Ağbal’dan Yapılandırma Açıklaması http://fatihsarikaya.com/maliye-bakani-agbaldan-yapilandirma-aciklamasi/ http://fatihsarikaya.com/maliye-bakani-agbaldan-yapilandirma-aciklamasi/#respond Sat, 20 May 2017 18:46:54 +0000 http://fatihsarikaya.com/?p=156 Maliye Bakanı Naci Ağbal, bazı kamu alacaklarının yeniden yapılandırılmasına ilişkin, “Kesinleşmiş alacakların aslından herhangi bir şekilde vazgeçilmemektedir. Yapılandırmada 6736 sayılı Kanun’la getirilen esaslar aynen korunmuştur. Yani alacak asıllarından vazgeçmiyoruz. Alacak asıllarına uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi gibi alacaklar yerine Yurt İçi Üretici Fiyat Endeksi (Yİ-ÜFE) esas alarak, alacağı yeniden yapılandırıyoruz.” dedi.

“15 Temmuz sonrası ekonomide oluşan yavaşlama”

Usül tartışmalarının ardından Ağbal’ın sunumuna geçildi.

15 Temmuz darbe girişiminin sonrasında ekonomide oluşan yavaşlama nedeniyle vatandaşların kamuya olan borçlarını ödemekte zorlandıklarını ifade eden Ağbal, “Vatandaşlarımızın kamuya olan borçlarını yapılandırmak amacıyla bu teklif ve daha önce hükümetimiz tarafından sunulan tasarı hazırlanmıştır. Bugün görüşülecek yapılandırma düzenlemelerinde temel amacımız; vatandaşlarımızın 1 Temmuz 2016 ila 31 Mart 2017 tarihleri arasında oluşan vergi, prim ve benzeri borçları ödeyebilmelerini sağlamak ve devlet olarak zor günlerinde yanlarında olduğumuzu göstermektedir.” dedi.

Teklifi hakkında bilgi veren Ağbal, düzenlemede 31 Mart 2017 tarihin esas alarak önceki yapılandırma kapsamında başvuramamış vatandaşlara da yeniden yapılandırma için bir şans vermek istediklerini, bu çerçevede 31 Mart 2017 tarihinden önceki vergilendirme dönemlerini kapsama aldıklarını belirtti.

Ağbal, Nisan 2017 ve izleyen aylarda ödenmesi gereken yükümlülüklerin kapsam dışında tutulduğunun altını çizerek, bu nedenle 2017 yılında ödenmesi gereken gelir vergisinin ikinci taksidi ile kurumlar vergisinin, emlak vergisinin bir ve ikinci taksitleri ile motorlu taşıtlar vergisinin ikinci taksidinin de kapsamda olmadığını belirtti.

“Gecikme faizinin hesaplanmasında farklılık yaptık”

Naci Ağbal, şöyle devam etti:

“Teklif ile yapılan düzenlemede, kesinleşmiş alacakların aslından herhangi bir şekilde vazgeçilmemektedir. Yapılandırmada 6736 sayılı Kanun’la getirilen esaslar aynen korunmuştur. Yani alacak asıllarından vazgeçmiyoruz. Alacak asıllarına uygulanan gecikme zammı, gecikme faizi gibi alacaklar yerine Yİ-ÜFE oranlarını esas alarak alacağı yeniden yapılandırıyoruz. Ancak yeni yapılandırma yasasında, bir öncekine göre gecikme faizinin hesaplanmasında bir farklılık yaptık. 2016 Kasım ve Aralık ayları ile 2017 Ocak, Şubat ve Mart ayları için, bu aylarda gerçekleşen Yİ-ÜFE oranları yerine, 2016 Temmuz ile Ekim aylarında gerçekleşen Yİ-ÜFE oranlarının ortalamasını esas aldık. Aynı ortalamayı kanunun yayımlanacağı tarihe kadar geçecek süreye de uygulamayı öngördük.”

“Başvuru süresinde uzatmaya gidilmeyecek”

Teklifte, yeniden yapılandırmada başvuru süresinin Haziran ayı olarak belirlendiğinin altını çizen Ağbal, bu sürede bir uzatmaya gidilmeyeceğini vurguladı.

Ağbal, “Bu teklifte başvuru için belirlenen Haziran ayını erteleme konusunda Bakanlar Kuruluna bir yetki verilmemiştir. Dolayısıyla bu kanun hükümlerinden yararlanmak isteyen vatandaşlarımızın Haziran ayı içinde mutlaka müracaat etmeleri gerekmektedir. 1 Temmuz 2016’dan 31 Mart 2017’ye kadar olan dönemde herhangi bir vergi veya prim borcu olan tüm vatandaşlarımız bu yasadan yararlanmak istiyorlarsa mutlaka Haziran ayı içinde başvuruları yapmaları gerekmektedir. Başvuru süreleri ve birinci taksit ödeme süreleri kanunda düzenlendiği şekilde kalacak.” değerlendirmesinde bulundu.

MUHASEBE TÜRK

]]>
http://fatihsarikaya.com/maliye-bakani-agbaldan-yapilandirma-aciklamasi/feed/ 0